28 Nisan 2006 Cuma

Hep Yek!


Gün benim günüm hiç bi engelim yok
Bu kez önümde
Az düşünmedim çok üzülmedim
Yaş da yok gözümde
Ayrılık ya bu zor biraz
Ama geçer günün birinde
Sensiz olmaya razıyım
Bırak bitsin bittiyse kalamam seninle
Karar verdim gitmeye

Bundan böyle hep yek hep tek başıma
Dere tepe dümdüz kendi yoluma
Yalnız kaldım sanma koca dünya yanımda
Bundan böyle aşkım mevlamdır
Kanmam yalana
Dizginsiz aklım belalımdır almam yanıma

Gün gelir geçer ay biraz durur
Yılların cebinde
Az direnmedim çok gücenmedim
Hırs da yok içimde
Hürriyet ya bu zor biraz ama güzel
Yeri gelince
Yardan olmaya razıyım
Bırak bitsin bittiyse
Durmam yerimde
Karar verdim gitmeye

Bundan böyle hep yek hep tek başıma
Dere tepe dümdüz kendi yoluma
Yalnız kaldım sanma koca dünya yanımda
Bundan böyle aşkım mevlamdır
Kanmam yalana
Dizginsiz aklım belalımdır almam yanıma


Özlem Tekin

25 Nisan 2006 Salı

Nerden Bileceksiniz?


Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz?

Bir fidandım deriildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nerden bileceksiniz?

Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yıkıp geldim
Siz benim neden kaçtığımı
Nerden bileceksiniz?

Gökte yıldız kayar şimdi
Annem beni anar şimdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nerden bileceksiniz?

Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz?

Ben ardımda yaş bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım
Siz benim kime küstüğümü
Nerden bileceksiniz?



Yusuf Hayaloğlu


22 Nisan 2006 Cumartesi

Bir gs Klasiği!


Saat 18:58 de bugünün malum derbi maçı için ev ahalisine bu maç 4-0 biter demiştim.Yetmezmiş gibi bi de msne yazmıştım;rezil olmayı göze alarak.Aslında bugün bu maç umrunda olmayan az sayıda Türk vatandaşından biriydim ülkemdeki.Böylesine olması zor bir skoru tahmin edişim ise tamamen Fifa06 da yapmış olduğum fb-gs maçının sonucuna dayanıyor.Evet bugün sevgili gsli arkadaşlarımın atıp tuttuğu gibi bir şey gerçekleşmedi.Zaten onlarınkisi ütopik bir istekten başka bir şey değildi.Acaba hafızaları kaç tane gs galibiyetini hatırlıyor kadıköyde?Benimkisi yalnızca iki...

Sanyorum ki bir çok gsli mutludur bu maçtan sonra,fb 6-0'ı geliştiremedi diye.Zaten bu skor benim en fazla hatırladığım fb-gs sonucu.O yüzden alışkınlardır sanırım.Bana diyeceksiniz ki neden gsyle bu kadar uğraşıyorsun?Benimkisi sadece konuşmayı çok seven bazı gsli kardeşlere cevaptan başka bir şey değildir.O yüzden herkes üstüne alınmasın...

Beşiktaşlı olmanın farklılığını bugün bir kez daha gördüm.Bi kez daha şu gerçek ortaya çıktı:gs fb'yi yenerek şampiyon olamıyor.fb de bunu her defasında yapmaktan zevk alıyor. Yalnız tek bir takım var ki Türkiye'de şampiyon olmanın anlamı onun için tüm rakiplerini ezerek yenmekten geçiyor.İşte bu takım Beşiktaşımdır.

gs için şampiyonluk şansı devam ediyor;dört yedikten sonra ne kadar anlamı kaldıysa tabii.Bana kalırsa şampiyon fb gibi.Tabii gs çok ısrarlıysa İnönü'de de göreceğiz onların yüreklerini.O gün tüm fbliler kartal olacak ne yazık ki:)

3 Mayıs'ta kupa finalinde tüm gsliler iyi izlesin maçı...Belki bir daha ellerine böyle bir avantaj geçerse,fb nasıl yenilirmiş öğrenirler...

21 Nisan 2006 Cuma

Yalnız Bir Bebeğim!


Yalnızlığı ilk defa bu kadar içimde duyuyorum bugün.Bakıyorum ama görebileceğim hiç kimse yok ne yazık ki artık.Aslında biliyorum istediğim zaman yanımda olacak bir sürü dostum var;ama şu an içinde bulunduğum boşluk,arkadaş yardımıyla kapatılabilecek boyuttan çok daha öte maalesef.

Ben hep güçlü oldum hayatta ya da öyle gözükmeye çalıştım.İlk defa kendimi gerçekten güçsüz hissediyorum.Hayata karşı çaresiz olduğumu düşünüyorum.Yarın için hiçbir planım yok artık.Hatta haftaya bugün için de.Gelecek ay bile yapacağım hiçbir şey yok.

Ben kendimden eminim ya;sadece onunla teselli buluyorum.Onunla avunup,tekrardan hayaller kurabiliyorum.Artık çok bi beklentim yok zaten hayattan.Bana ne verirse ona razıyım bu saatten sonra.Tek duam;hakkımda her şeyin hayırlısının gerçekleşmesi.Benim çok istediğim bir şey hayırlı değilse hiç olmasın daha iyi.Geçen süreçte en iyi anladığım şey bu oldu sanırım...


Kendimi feleğin çemberinde emekleyen yalnız bir bebek gibi hissediyorum.Ellerimi inançla birleştirdim;mutlu,huzurlu ve sevgi dolu günleri bekliyorum...

20 Nisan 2006 Perşembe

Gittim!


Senden gidişim bir anlık öfkenin sonucuydu belki
İçimdeki acının dışa vurumuydu bir nevi
Dönüşü olmayan bir gidiş değildi benimkisi
Her şeyden çok severken nasıl bir anda gidebilirdim ki?

Daha ayrılığın ikinci gününde
Senden bir mesaj bekliyordum,sadece
İçinde yalnızca "gel" kelimesi olan
Bir söz grubu içimi saran
Görseydim eğer yetecekti
Belki her şey değişecekti

Üçüncü gün,baktım ki elimde bir tesbih
Ben çektikçe boncukları yüreğimi yakan
Baktıça yari hatırlatan
Mavi boncuklu,yarin elinden gelen bir tesbih

Ağzımdan çıkan bir çift lafa mı bakıyordu
Beni sana hatırlatacak şeyleri bitirişin?
Oysa her zaman içimi acıtıyordu
Bırakıpta beni gidişlerin

Sonra günler geçti sensiz
Sustum,hiç ama hiç konuşmadım
Hep kaldım sessiz
Bir de baktım ki
Daha üçüncü gün elime tesbihi veren
Konuşuyor beni bir gram düşünmeden
Bir gün adıma vefasız dedi
Ertesi gün sıfatım güvenilmezdi
Bunların hiçbir tanesi yetmezmiş gibi
Oluverdik bir de yalancı,kalpsizin biri

Eyvallah be gülüm,hepsine eyvallah!
Zaten her yerde değil midir ki Allah?
Bundan gayrı ister sus
İstersen konuş
Ne bi daha ağzımı açarım
Ne tek kelam satır yazarım

Ben hep belki bir gün yine olur demiştim
Ama bugün ben senden sonsuza dek gittim...


Y.S.

18 Nisan 2006 Salı

Lale Devri ve Bir Tükeniş


Çok geç kalmışız canım
Vakit bu vakit değil
Eski radyolar gibi
Çatıya saklanmış aşk

Öyle sanmışız canım
Artık ölümsüz değil
Leylayla Mecnun gibi
Çoktan masal olmuş aşk

Lale devri çocuklarıyız biz
Zamanımız geçmiş

Aşk şarabından kimbilir en son
Hangi şanslı içmiş

Ben derim utanma iftihar et
Sevmeyenler utansın
Aşksızlığa mahkum edildiyse
Bu dünya yansın

Sezen Aksu

Keşke hiç doğmasaydım da,hiç tanımasaydım onu.Görmeseydi gözlerim gözlerini de,tutmasaydı ellerim ellerini.Belki öyle olsaydı böyle acı çekmezdim.Böyle yanmazdı bu yürek her gece yar acısısıyla.

Ne olursa olsun beni anlamayacağını biliyorum onun,ya da anlamak istemeyeceğini;ama ben onu anlıyorum.O da haklı kendine göre...Yalnız şunu herkes iyi bilsin ki:Benim vazgeçişim ne ona dairdir ne de sevdamıza...Benimkisi yalnızca kendime aittir.Ben kendimden vazgeçtim,başka hiç kimseden değil.Çünkü artık gücüm kalmamıştı.Çünkü artık inanmıyordum beyazın saflığına.Çünkü artık biliyordum ki kopacaktı bir gün bu ip ve bitecekti her şey.Öyleyse şimdi bitsin istedim.Daha fazla acı çekmeden ve daha fazla sürüklenmeden.

Evet lale devri çocuklarıydık biz.Aynen o zaman ki gibi özel ve farklıydı bizim sevdamız.Ne yazık ki olmadı;ama.Benim yüreğim kaldırmadı.Çünkü ben çok sevdim ve bazı hareketlerin adını asla koyamadım bu sevdada.Sonuçta o davranışlar beni de tüketti,aşkımızı da...

Aşk şarabından en son biz içtik belki;ama karşı koyamadık bu sevdanın ellerimizin arasından kayıp gidişine...

"Kader diyemezsin;sen kendin ettin"

15 Nisan 2006 Cumartesi

Çağdaş değilim ben, ilkel severim seni!


Ortaköy-Taksim yönünde iskele hizasındaki ışıklara geldiğinde,kalbindeki kuşu hissetmeyenler ya da Gümüşsuyu'ndan inerken kadraja mabet girende gözleri aşkla ışıldamayanlar, bu Çarşı denen altkültürün ne üstün ve ne menem bir aşk olduğunu bilemezler. Herkesin her şeyi bilmek zorunda hissettiği bir dönem ve diyarda yanlış bilmeler ve kendimizi o yanlışa inandırarak yaşamak gibi bir kandırmaca içindeyiz; oysa Türküz, doğru ve çalışkan olmamız gerekir.
Memlekette haber değeri taşımak çoğu zaman iyi bir şey değildir. Fakat bir seyirci hareketinin ekstra çabuk ve olağandışı taraflı haber olması için hareketin 'Beşiktaş Kapalısı'ndan gelmesi yeterlidir. Bu bilmezler, şunu da bilmezler ki Çarşı'nın en mühim refleksi, 'Hareket yapan hareket görür'dür. Sevenler bununla gurur duyar sevmeyenler spor basınında kışkırtılarak sunulan aleyh haberleri örnekleyerek incitmeye çalışırlar Çarşı'yı forumlarda, Çorum'larda: 'Çarşı barışa karşı', 'Çarşı duvara karşı' vs vs; Çarşı Berlin'e selam burdan. Aleyküm selam demeyi sever Çarşı, fesupanallah demeyi de sever, lakin ben tövbe tövbe estapitipiti diyorum bu insafsız karalamaya. Rakip taraftarlarımızın 'Ne de olsa bir semt takımısınız' küçümsemesinin altında aslında bir gerçek yatmıyor değildir. Eski Türk filmlerinden çok duyduğumuz bir replik değil midir; 'Semtimize geldik Ferit, artık ayrılalım': Semtin değer yargıları çok farklıdır çok...

Hafta boyunca bir futbol takımını bir spor kulübünü sevmenin ne olabileceğinin sınırsızca pervasızca yaşandığı yerdir o 'semt'. Doğduğu yerden almıştır adını. Tüm yıpratmalara karşı ölümsüz olacağını umuyorum. Aşkta doz olur mu, olmayınca aşk olur ki bundan ibarettir anlaşılamamak. Doz aşımı nasıl zarar verirse Çarşı'nın aşkının da zararları olmuştur olacaktır, olmamasını dilemek safdilli bir romantizm olacaktır. Seyirci hareketlerindeki ahlak sorgusunu kendi içinde yapamayan ve maalesef yangına gittiği körüğü tirajla parayla yani amacıyla dolduran zihniyet sanırım 'özel ve tanımsız' bulduğu için yüklenir durur çarşısına Beşiktaş'ın. Benim Çarşı'dan şikâyetim 'Dün'e göre çok konuşulur olmasıdır. Oysa hepimizin ilk gençliğinde saklı duran gizli aşklarımız vardır ya... Saklı kalan çok korunur. 'Sevmek'te saygı da vardır, aşkta olmadığı kadar. Çağdaş'ı anlamak, aşk işi değildir; o ve benzeri sıradan takım oyuncularını büyük Beşiktaş'a transfer eden zihniyete karşıdır Çarşı. Hedefsiz Beşiktaş susuz ağaca benzer. 'Gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz çınar ağacımızı özledik';feryat figân bunadır.

Beykoz'da olay çıkaranların, Çarşı'yla, taraftarlıkla, Beşiktaş'la ne ilgileri olabilir ama bu ayırdı bizzat yapacak olan da Çarşı'dır. BJK TV, elinde dolaştırdıkları Siyah-Beyaz atkılarla ve ezberletilen metinlerle gurbette kupa finali tetikçiliği yapacağına pekâlâ daha anlamlı fikirler üretebilir. 'Çarşı' sadece Alen ile değil daha çoksesli gruplar ile derdini doğrularını pekâlâ bu kanalda paylaşabilir. Gerçeğin ne olduğunu anlamada BJK ve FB'nin TV'leri var; büyük şanstır. Aziz Yıldırım'ın kulüp menfaatlerini korumak adına en büyük doğrusu futbol takımı unsurlarının sadece kendi TV'lerinde konuşuyor olmalarını sağlamaktır. Bu başta Lig TV ve birtakım büyük yayıncılarda bir refleks olarak antipati yaratmıyor değil; geçtiğimiz pazartesi çok satan bir gazetenin Aziz Yıldırım ve dayısı ile ilgili sürmanşeti, ne futbolla, ne haberle, ne magazinle ilgilidir. Bir yangın-körük örneği olarak 'kulüp tivi'nin gerekliliğinin altını çizer. Federasyon da bir kanal kurup anlam veremediğimiz kararlarını eylemci hakemlerini bize anlatabilir mesela. Diyarbakır-İzmir hattı uçuş bedava. İki ayda anladık ki 'rejimler değişir Ulusoy değişmez'.

Ben de kendi kanalımı kuracağım ve ihtiyacı olana kanal tedavisi yapacağım sevgiye saygıya adalete ve sportmenliğe dair...bir de...bir de seni ne çok sevdiğimi anlatırım durmadan; formamda olmadığı gibi kanalımda da olmaz reklam. Reklam aşkına karşıyım. Düşümdeki Çarşı'ya değil fikrindeki kötüye karşıyım. Çarşı'dan aldım bir tane, Kadıköy'e gittim on bir tane... Haftaya bir düş; kupa finali... İnönü'de...yarı yarıya...eski günlerdeki gibi severim seni....

12 Nisan 2006 Çarşamba

Ayrılık



Kimi zaman bir türkünün,kimi zaman dudaklardan çıkan bir çift sözün,kimi zamansa yalnızca manalı bir bakışın karşılığıdır ayrılık.Çaresizliğin başlangıcı,bir yürek yangınıdır;sevmiş ve sevilmiş gönüllerde.Önce onun yokluğunu kabul edemez,sonra da onsuzluğa alışmaya çalışırsın;asla vazgeçemeyeceğini bilsen de...

İnsan kaldıramz asla bir şeyin bitmesini,istemediği bir şekilde.Hele bir de sevdiyse,dünyası başına yıkılır.Artık onun için hiçbir şey yoktur;zaman durmuştur.Bir çift söz ya da gece yarısı gelen bir kısa mesajla,son verilmiştir inşaası devam eden dünyasına.Asla anlayamaz,asla kabul edemez.Çünkü o her hayalini sevdiğinin üstüne kurmuştur.Çünkü ona göre yoktur başka anlamı,yarınını görebilmenin;sevdiğinden başka...

Günler geçmek bilmez yüreğinde yara olana.Hep acır durur,bir sonla başlayan ızdırabı.Bazı şeyleri geri getirmek ister;ama yetmez,an ve an yitip giden gücü.Aslında istediği çok küçük bir şeydir;şu koskoca dünyada olup bitene göre.Her gece dua eder bunun oluvermesi için;ancak giden geri gelmiyorsa,ne yapabilir ki bir yürek?Her şeyden çok sevse ve her şeyden çok istese de...

Aslında anlatılamazın,yazılamazın adıdır ayrılık.Ne yapsam,ne etsem boş.Sadece tek bir gülüşe aşık olan yüreğin acısını,sadece tek bir sayfa nasıl anlatabilir ki?

Esra Hocam'a

10 Nisan 2006 Pazartesi

Vefa ve Güven Üzerine Bir Yazı



Her zaman tartışılan,insanların üstünde ısrarla durdukları ve ardından birbirlerini suçladıkları iki kelimedir vefa ve güven. Biraz bu kelimelerin anlamlarıyla ilgili yazmak istiyorum.Bir insana vefasız ya da güvenilmez diyebilmek için acaba o insanın ne gibi şeyler yapmış olması gerekir?Ya da ne gibi şeyleri yapmamış olması...Öncelikle olumlu anlamlarına bakalım bu iki kelimenin;Vefa:Sevgiyi sürdürme, sevgi bağlılığı.Güven:Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu.

Anladığım kadarıyla vefanın temel öğesi herhangi birine karşı duyulan ve devamlılığı olan sevgidir.Yani siz annenize,babanıza,ya da herhangi x kişisine devamlılığı olan bir sevgi duyuyorsanız,bunun adına Türkçe'de vefa denir.Aslında olayın köküne inersek.Burada bizim için en önemli olan ve vefa kelimesini idrak edebilmemizi sağlayacak olan şifre "sevgi" kelimesinde saklı.Evet bu,yazılış itibariyle basit;ancak manasına bakılacak olursa çok fazla şey anlatan sihirli kelimeyle açabiliriz vefalı olma kavramının kapısını.

Sevgi nedir acaba?Yani bir insana deriz ya "Seni seviyorum".Biz bu söylemimizle ne anlatmış oluruz karşı tarafa?Sözlükte sevgi için:İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu;diyor.Şimdi önümüzde iki tane kelime var,vefa kavramını anlayabilmemiz için.Birincisi ilginin yakın olanı.İkincisi de bağlılık.Yani siz eğer bir insana karşı vefalıyım demek istiyorsanız;o insanı seveceksiniz.Bunun göstergesi ise yakından ilgi ve bağlılık olacak.Diğer bir değişle,Eğer siz bir insana yürekten bağlı ve bununla doğru orantılı bir şekilde ilgiliyseniz,siz aynı zamanda o insana karşı vefalısınız demektir.

İkinci kavramımız güvendi.Yani içinde korku,çekinme ve kuşku olmadan birisine duyulan inanma ve bağlanma duygusu.Evet burada da iki tane önemli kelimemiz var.İnanma ve bağlanma.Tabii bunların içinde de dediğim şeyler olmayacak.Benim bundan anladığım şey şu:Eğer bir insana güvenilir diyebilmek istiyorsak.Öncelikle bizim o insanın söylediklerine inanmamız ve bunun doğrultusun da ona bağlanmamız gerekir.

Dikkat ettiyseniz güven ve vefa kavramlarının manalarını araştırırken karşımıza en çok çıkan kelime bağlılık oldu.Acaba bağlılıktan kasıt ne?Burda iki yüreği tutup birbirine somut olarak bağlamak değildir elbette.Eğer bir insana gerçekten güvenmek istiyorsan.Sen ona bağlanmak zorundasın.Yani senin için o insanın söyledikleri doğru olacak.Yani o insan senin için bir şey düşünüyorsa,sana göre mutlaka iyi düşünüyor olacak.

Vefalı ve güvenilir bir insan olmak nasıl oluyormuş anladık sanırım.Sen bir insanı gerçekten sevdiysen,sen bir insana yürekten bağlandıysan,sen bir insan hakkında asla kötü düşünmediysen,sen o insana asla yalan söylemediysen,senin adın ne vefasızdır o insana göre ne de güvenilmezdir.O yüzden bir insana vefasız ya da güvenilmez diyebilmek için önce biraz düşünelim.Hele ki o insan bir zamanlar gözlerinin içine bakıp:"Seni seviyorum" diyebildiğiniz insansa...

7 Nisan 2006 Cuma

Tükeneceğiz!



Ne böyle senle ne de sensiz
Yazık yaşanmıyor çaresiz
Ne bir arada ne de ayrı
Olmak imkansız hiç sebepsiz
Ne hayallerle ümitlerle
Mutlu olmaktı dileğimiz
Suçlu ne sensin ne de benim
Şimdi sensizim sen de bensiz
Bir an gelip de küllenince
Yüreklerimiz dinlenince
Başka sevgilerde teselli bulunca
İste biz o gün düşüneceğiz
Etrafımızı sarıverecek
Bir boşluk ki asla bitmeyecek
Herşey bir anda anlamsız gelecek
İşte biz o gün tükenecegiz...

Sezen Aksu

Ne güzel anlatmış Sezen Aksu bir aşkın tükenişini.Tabii burda güzelden kastım sadece anlatıma dair.Yoksa hangi aşkın bitişine,hangi sevdanın tükenişine güzel denilebilir ki?Yürek çarpmalarıyla dolu bir günü daha geride bıraktım.Sanırım artık bedenim de alışıyor,yitip gidenin eksikliğine.Bir de yüreğim alışabilse,hiç sorunum olmayacak;ama ne mümkün.Kolay olmuyor işte dur diyebilmek bir anda bazı şeylere.Tam tersini söyleyebilmek hissettiklerinin...

Bi tarafta kesilmiş bir kol var,diğer tarafta da kendi kolunu kesen bi adam.Burda kesilen kol da benim,o kolu kesen adam da...İşte bu yüzden acıların en büyüğüne sahibim bugün.Anlaşılamazlarla,sevdaların birleştiği yerdeyim.Bir yürek yangınının tam ortasındayım ve maalesef kaçacak hiçbir yerim yok.Ben yanmaya çoktan razıyım da,etraftaki yangın merdivenlerinin azlığı koyuyor yine de bana...

5 Nisan 2006 Çarşamba

Yine de Ağlamayacağım!


Acıların dert ortağı
Kederlerin can yoldaşı olmuşum
Hasretlerin çıkış kaynağı
Ayrılıklarla kavrulmuşum
Nasıl bi yürek ki bu bilmiyorum
Hep tek başıma kalmışım
Delicesine yanmışım da
Hep söndürmüşler sonunda...

Hayatımda herşeyi bitiriyorum da yavaş yavaş.Bir tek şu yüreğimde yanan ateş sönmüyor hala.Çabucak geçmeyeceğini biliyorum bazı şeylerin ben de.İstiyorum aslında,en azından şu içimdeki acının kesilmesini diliyorum en çok;ama olmuyor hiçbir şey çar çabuk...

Günler geçiyor hiç anlamadan;fakat hepsi birer iz bırakıyor insanda.Şimdi daha iyi anlıyorum,her gece deli gibi yandığımda.Çaresiz kalıyorum bazen,ağlamak istiyorum da çıkmıyor bir damla göz yaşı,kalmamış göz pınarlarımın dermanı...

Olur böyle şeyler,takma diyor dostlarım.Bilmiyorlar ki ben esasında neye yanarım.Yoldan çıkmışım ben,yolumu kaybetmişim.Ne bir dost eli çıkarır beni bu buhrandan ne de yeni bir sevda çiçeği.Ben yalnızca Rabb'ime sığınıyorum...

Bilsem de nasıl zor olduğunu unutmanın.Bilsem de imkansızlığını yaşadıklarımın.Umutsuzluğun bi çaresizliğin olsam da farkında.Yine de alışmaya çalışacağım sensizliğe.Yine de ağlamayacağım kaderime...